Mısırlılar mumyalama tekniklerinde, tedavi yöntemlerinde, mutfakta, sanatta bitkisel yağlar kullanmışlardır. M.Ö. 5000 yıllarında dini ritüellerde uçucu yağ kullanıldığı kayıtlardan bilinmekte. “Aromaterapi” kelimesi ilk kez 1936’da Fransız kimyacı Dr. Rene Maurice Gattefosse tarafından kullanılmıştır.
Gattefosse laboratuvarında çalışırken elini gaz lambası ile yakar ve can havli bir refleks ile elini yakınındaki lavanta yağına daldırır. Lavanta yağı, Heredot, Aristoteles, Hipokrat, İbn Sina, Paracelsus gibi daha nice şifacıların ve yazarların yazılarında yer almıştır.Günümüzde, Aromaterapi’yi kendi içinde dört gruba ayırabilirz. Estetik Aromaterapi (Güzellik ve bakım amaçlı) doğal kokular ile üretilen parfümler, cilt ve vücut ürünleri, kişisel bakım ürünleri, ortam kokulandırmaları bu grupta yer alır. Klinik Aromaterapi, spesifik olarak bir medikal semptomu hedefler ve terapi sonrası çıktıları ölçümler. Holistik Aromaterapi, kişiyi bedensel, zihinsel ve ruhsal yönleriyle bir bütün olarak ele alır ve değerlendirir. Evlerde Şifa Amaçlı Aromaterapi ise evde, günlük hayatta aromaterapi olduğunun farkına varmadan yaptığımız uygulamaları dahil edebiliriz.
Kışın içilen ıhlamur, tarhanaya konulan poy otu, kekin içine ilave edilen vanilya, başımız ağrıdığında şakaklara sürülen nane yağı, göz çapaklandığında yapılan çay banyosu, bebeklerin pişiklerine sürülen zeytinyağı, saça yakılan kına, ağza atılan bir karanfil ve içimize çektiğimiz taze çekilmiş kahve kokusu gibi çok şey sayılabilir. Aromaterapi, doğal tedavi yöntemlerinden Fitoterapi’nin bir dalı olup, kısaca “bitki öz yağları ile tedaviye destek terapi yöntemi” diyebiliriz. Bitki uçucu yağları bazı hastalıkların etkilerini azalttığı gibi güçlü nörolojik etkileri sayesinde insanın kendisini daha iyi hissetmesi ile hastalıklara karşı direnç geliştirmesini sağlamaktadır.